Toplum

Genel anlamıyla göç, insanın doğası gereği içinde bulunduğu koşullardan daha iyisine ulaşmak için bulundukları yerden başka bir yere gidip yerleşik olarak yaşamaya başlaması olarak tarif edilebilir. Sanayileşmeyle birlikte çok katmanlı ve karmaşık bir kavram haline gelen göç, 19. yüzyılın sonlarında Batı’da endüstrileşmiş şehirlerin artmasıyla ve buna paralel olarak ulaşım ağlarının zenginleşmesiyle farklı dinamikleri olan bir kavram haline gelmiştir. Almanya hem nasyonal sosyalizmin hem de İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımın ardından küllerinden doğmak, endüstriyel üretime hız vermek iç...

Toplumu sarsan her tarihsel olayın sanatsal yansımlar yarattığını hepimiz biliyoruz. Fakat insanlığın yakın geçmişindeki örneklerinden söz ederken I. Dünya Savaşı’nın yarattığı sanatsal kırılmaya dair uzun bir parantez açmak gerekiyor. İngiliz ressam Paul Nash’in (1889-1946) sanatsal yolculuğuna eşlik ettiğimizde bu ilişkiyi çarpıcı bir şekilde görebiliriz. Nash, gençken içerisinde büyüdüğü ormanları lirik bir üslupla resmetmeye başlar. Erken dönem eserlerine baktığımızda 19. yüzyıl sonundaki kitap illüstrasyonlarını andıran masalsı bir ortamı görüyoruz. Söz konusu yıllar, aynı zamanda Avru...

Teknolojiyle iç içe geçen günlük hayatlarımız ve paganizme olan ilginin artışı bir araya gelerek teknopaganizm kavramını doğurdu. Pagan ritüellerini ve büyü uygulamalarını teknolojiyle ilişkilendirerek yeniden hayal eden bu kavram, aynı zamanda bu ikili arasındaki farklı ilişki türlerini tanımlamak için de kullanılıyor.

Herhangi bir elektronik aletin performansını iyileştirmek için bir ritüele ya da büyüye başvurulması, teknolojik bir cihazın bir ritüel sırasında büyü kitabı, mum veya asa gibi geleneksel bir aracın y...

Bir şeyin tanımı olgusal olarak herkesin zihninde aynı olabilir mi? Hak, hukuk, adalet gibi sistemlerin işleyebilmesi için tanımlanan olguların insanlar tarafından aynı şekilde algılanması gerekir ki gerçeklikler ortaklaştırılabilsin.

Herhangi bir eylem ya da eylemsizlik sadece iktidara göre suç sayılıyorsa, o iktidarın boyunduruğunda yaşayan herkesin gerçeklik algısında kaymalar başlar. Artık neyin suç olup neyin olmadığı muğlaklaşır ve insanlar her an suçlu olarak tanımlanabilecekleri o ince çizgide yürürler. Bu yü...

Mutlu olmayı herkes ister. Bu talep, ondan öncesine değilse bile Sokrates’e kadar gider. Onun girişiminden bu yana, iki bin yılı aşkın süre içinde, evrensel bir hakikat gibi ender bir konum edinmiştir.

Günümüzde, bunun doğruluğunun kanıtı her yanımızı sarmış durumda; gelişen kendine yardım endüstrisinde, ruh halini değiştiren farmasötik ilaç kültüründe, hatta yüksek öğrenimde. 2018’de

Duyguların açığa çıkış şekli, yaşadığımız birtakım olayların vücudumuzda, mimiklerimizde zuhur ediş biçimidir diye düşünebiliriz. Peki herhangi bir duyguya nasıl girilir? O duyguya girmemize sebep sadece o an yaşadığımız olay/olaylar silsilesi midir; yoksa bu duygunun oluşmasına yol açan bir altyapı var mıdır? Bu duygunun tekliği veya süreğenliği olabilir mi, böyle bir durumun tek bir gerçekliği var mıdır? Bunu uyuşturucu kullanan insanlarda görebiliriz; belli bir süre içinde sürekli yaşıyormuş gibi olduğu duygunun aslında başka bir gerçeklik olduğunu. Tek bir gerçekli...