Girift Benlik
Gündelik hayatta çoğumuz yaygın bir varsayım üzerinden yaşıyoruz. Varsayıyoruz ki bedenimiz tenimizde son buluyor ve varlığımız bireyselliğimizin sınırları içine mahkûm. Zannediyoruz ki benliğimiz ancak dış faktörlerden arındırılmış saf ve içe dönük bir çerçevede tanımlanabilir; içimiz ile dışımız arasında net bir ayrım var. Peki ya böyle bir ayrım yoksa? Ya bu genelgeçer varsayımlar birer yanılsamadan ibaretse? Ya bedenimiz tenimizde son bulmuyorsa; varlığımız bireyselliğimizle sınırlı değilse; benliğimizi içe kapanık halde tanımlamak zor...
Spinoza ve Kıskançlık
Duyguları ele alışı söz konusu olduğunda, Spinoza’nın çokça eleştiriye maruz kaldığını biliyoruz. Genel kanının aksine Spinoza, duyguların rasyonel bir temeli olduğunu düşünüyordu. Yani duyguların da pek tabii anlaşılabilir, açık bir nedeni olduğuna inanıyordu, yeter ki anlamayı deneyelim. Ona kalırsa, hiçbir duygu –evet, hiçbir duygu– öyle kendi kendine doğamazdı. Kendinde ve kendi için bir duygu yoktu. Her duygu, o duyguyu taşıyan insanla, o insanın gücü ve güçsüzlüğüyle yakinen ilgiliydi. Duygular, rastgele oluşan şeyler değildi. Onlar bizim başımıza gelen şeyler ol...