Artaud ve Tiyatro
Fahrenheit 451 ve Minör Mimarlık
İstikrarsız Beden, Taştan Tarla
Süper Kadın Ulviye vs Trans Orlando: İstanbul’da Cinsiyet Karnavalı
Gerçeğin Eleştirel İzdüşümü: Büyülü Gerçekçilik
Latin Amerika edebiyatının kuşkusuz ilk akla gelen isimlerinden biri olan Gabriel García Márquez, Paris Review dergisine verdiği röportajda edebiyatı marangozluk işi olarak tanımlar. Yazmayı masa yapmak kadar zor bulan yazara göre, gerek marangoz gerekse yazar gerçek bir malzemeyle çalışır ve bu malzemeyi bir forma sokmak için çabalar. Márquez'in yazmanın dinamiklerini anlattığı röportajında sıklıkla vurguladığı konu, kaliteli edebi eserlerin yoğun çalışmaların ve adanmışlıkların bir sonucu olduğu gerçeğidir. Proust'a yapılan atıf ise dikkat çekicidir: Yazma eylemi yüz...
Edebiyatın Umut Taşıyan Balıkları
2019 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen Ulusal Hikaye Anlatıcılığı kongresinde, “Edebiyatta Çocuk Anlatıcı” başlığıyla sunduğum bildirinin ardından hiç beklemediğim bir soruyla karşılaştım: Çocuk edebiyatı savaş, göç, ölüm gibi zor konulara gerçekten yer vermeli mi? Çocuk edebiyatının “çocuğa göre” ve “çocuk gerçekliği”ne dayanıyor olması artık bilinen bir gerçek. Çocuğun algılarıyla şekillendirdiği kendi gerçeğinde ölüm de var ayrılık da. Bir dinleyicinin yönelttiği bu retorik soruya verilecek evet cevabından çok daha önemlisi sunulacak gerekçelerdi. Üz...
Siyah Deri, Beyaz Ses: Sorry to Bother You Filminde Delilik Tasviri
"Amerika'da her zaman dipsiz bir duygusal yoksulluk ve insan hayatının, insan dokunuşunun uyandırdığı dehşet tarafından vurulmuşumdur. Neredeyse hiçbir Amerikalı kamusal duruşu ile özel hayatı arasında herhangi bir canlı, organik bağ kuramayacak gibi görünmektedir. Özel hayatın bu başarısızlığı, Amerikan kamu yönetimi ve siyah-beyaz ilişkileri üzerinde her zaman en yıkıcı etkiye sahip olmuştur. Amerikalılar öz benliklerinden bu kadar korkmasalardı, Zenci Sorunu dedikleri şeye asla bu kadar bağımlı olmazlardı."
(James Bal...
Bizi Buraya Getiren Şeyler: Bir Evsizlik Anlatısı
Freud’un unheimlich sözcüğünü ödünç alarak konuşmak gerekirse, tekinsiz zamanlara bir yenisi daha eklendi. Son on yıl içerisinde yerinden yurdundan edilen binlerce insan evsiz bir yaşama geçerken, sınır tanımayan bir virüs evi, koruyan, kollayan, can veren kutsal bir mekâna dönüştürdü. Sıcak yuva romantizmini uzun yıllar önce kaybetmiş olan ev, yeniden birçok kişinin hikayesinin ana karakteri ve dahası kahramanı olarak sahneye çıktı. Evin hayatlarımızdaki yerini ve temsil ettiği değerleri sorguladığımız hararetli tartışmaların, uzun yazıların ardından...
Annenin Hikayesi
Kırmızı Başlıklı Kız masalının en eski versiyonunun Fransız yazar Charles Perrault’nun kaleme aldığı 1697 tarihli masal olduğu bilinir. Oysaki Perrault’dan çok önce Fransız kırsalında anlatılagelen Conte de la mere-grand (The Grandmother’s Tale) masalı Fransız folklorüne ait en eski Kırmızı Başlıklı Kız anlatısıdır. Bu en eski anlatıda ana karakter ne kırmızı bir başlık takar ne de yoldan geçen bir avcı tarafından kurtarılır. Kurallara uymanın ve itaatkar olmanın alt metin olarak verilmediği bu versiyon tam anlamıyla bir kadın anlatısıdır.
<...Dijital Dünyanın Durum Öyküleri
“Ah, bu küçük teferruat… İki üç çizgi, birkaç konuşma parçası, işte size bütün bir hayat…”[1]
Kitap sayfası çevirir gibi bir görsel hikayeden diğerine atlarken rastladığımız anlık kesitler; kamerasını çocuğuna, kedisine çevirenler, rengarenk filtre özellikleriyle estetik görsellik yakalamaya çalışanlar, gif eklemeleriyle “yüzünde güller açtıranlar”, artırılmış gerçeklik efektleriyle kendisini mısır koçanına çevirenler… Anlık ve 24...