De Certeau ve Günlük Hayat
Günlük hayatın ne olduğunu sorduğumuzda aklımızda bir isimden çok bir fiil dizisi canlanır. Öncelikle günü düşünürüz ama aynı zamanda gün içinde yaptığımız şeyleri düşünmekten alıkoyamayız kendimizi. Sanki bir şey bizi günü soyutlamaksızın, tüm somutluğunda düşünmeye iter. Her ne kadar kimileri günü düzenli (rutin çalışma) kimileri ise düzensiz yaşasa da (aylaklık etme), herkes şu ya da bu şekilde, az ya da çok bir şeyler yapar yaşamak için. Bu anlamda günlük hayat bir tür pratikler bütünü olarak düşünülebilir. Günlük bazda yapılıp edilendir günlük hayat.
Fakat günlük hayatta yapılıp edilen...
Bir Dönemin Önemli Tanığı: Candida Höfer’in Almanya’daki Türkler Serisi
Genel anlamıyla göç, insanın doğası gereği içinde bulunduğu koşullardan daha iyisine ulaşmak için bulundukları yerden başka bir yere gidip yerleşik olarak yaşamaya başlaması olarak tarif edilebilir. Sanayileşmeyle birlikte çok katmanlı ve karmaşık bir kavram haline gelen göç, 19. yüzyılın sonlarında Batı’da endüstrileşmiş şehirlerin artmasıyla ve buna paralel olarak ulaşım ağlarının zenginleşmesiyle farklı dinamikleri olan bir kavram haline gelmiştir. Almanya hem nasyonal sosyalizmin hem de İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımın ardından küllerinden doğmak, endüstriyel üretime hız vermek iç...
Antroposen Bir Uyanış Mümkün mü?
2005 yılında İstanbul’da kurulan DOT Tiyatro, 2020 Ekim'inde “bulutların ve yıldızların altında tiyatroyla buluşmak için” DotOrmanda adlı bir tiyatro alanı yarattı. Tiyatronun kurucularından Özlem Daltaban, insanları evlerine hapseden pandemiden çok önce düşünmeye başlamış bu fikri. İnsanları doğayla barıştırmak, doğayla kopan bağımızı yeniden kurmak için insan-orman buluşmaları düzenleme fikri kendi içinde insanlığa bir çağrı aslında. Yüzümüzü tekrar toprağa, denize, ormana, gökyüzüne çevirme çağrısı. Pandemi döneminde tiyatro yapabilecekleri bir yer ararken, karşılarına çıkan ormanı akılları...
İstikrarsız Beden, Taştan Tarla
Görünmez Kentler’in[1] Diomira’sına gelen gezgin, şehrin bütün güzelliklerine, tüm yolculukları sırasında karşılaştıklarıyla aşinadır. Aşinalığın getirdiği tanışık olma hissi, aynı akşamı daha önce yaşadığını ve o kez mutlu olduğunu anımsayan biriyle şehirde karşılaştığı an bozulur. Tanışıklık, yerini huzursuz (kitapta kıskançlık olarak geçer) bir hisse bırakır. Duygular arasındaki bu geçişi ortaya çıkaran tetikleyicinin ne olabileceğine dair düşünmek bana kalırsa oldukça ilgi çekici.
Bende canlanan şekliyle gezgin, şehrin bir sakini olan anımsayan kişi karşısınd...