Tiyatro

Antonin Artaud, düşüncesinin çokboyutluluğundan ötürü belirli bir konuma oturtulamamış, düşünce tarihinde yeri sabitlenememiş bir şahsiyet, figür. Tabii bundan kasıt, düşüncesinin bir merkezinin olmaması değil yalnızca. Örneğin Walter Benjamin söz konusu olduğunda olan şey gibi, düşüncenin bir “merkezi yapıt”ının yokluğundan söz etmiyoruz. Daha ziyade, bu düşüncenin pek çok formda belirmesinden bahsediyoruz. Artaud aynı anda romancı, felsefeci, şair, ruhbilimci, hatta oyuncu olarak görülebiliyor ki bunların hepsi ama tabii hiçbiri de. Benzer şekilde, bir tiyatrocu o fakat geleneksel anlamıyla ...

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren felsefe, mimarlık, edebiyat, sinema farklı kültürel ve sanatsal disiplinler için bir sınıflandırma yapmak mümkün değil. Oyun yazarlığı için de böyle. Karşımızda sınıflandırmanın olmadığı, normların yıkıldığı, türlerin birbirine geçtiği şahane bir üretim alışkanlığı var. Bu alışkanlığı uzun süredir ‘postmodern’ gibi kavramlarla anıyoruz zaten. Ama tarihsel ve kavramsal açıdan hiçbir yargı doğurmuyor bu kavram. Henüz ne olduğunu, ne işe yaradığını tam bilmiyoruz. Bildiğimiz şey şu: Postmodernizm, aykırı ve özgürlükçü olduğu kadar ...