Kitap

Bir disiplin olarak toplumsal cinsiyet çalışmalarını tarihsel süreç içerisinde değerlendiren çoğu çalışma incelendiğinde sosyal politikalardan kültürel yaşama, medyanın rolünden basılı yayınların etkisine kadar birçok konunun disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele alındığı görülür. Değişen zamanların kültürel ve toplumsal kodlarından doğrudan etkilenen toplumsal cinsiyet olgusu, bireylere atfedilen cinsiyet rollerinin pratik yaşamlarımızdaki yansımasıdır. Sözün ve yazının ürettiği kültürel kodlar, kişilerin gündelik yaşam pratiklerini belirlediği gibi birey üzerinde bir çeşit öz-denetim mekanizması da oluşturur. Kişi nasıl davranacağına, konuşacağına, tepki

“Ah, bu küçük teferruat… İki üç çizgi, birkaç konuşma parçası, işte size bütün bir hayat…”[1] Kitap sayfası çevirir gibi bir görsel hikayeden diğerine atlarken rastladığımız anlık kesitler; kamerasını çocuğuna, kedisine çevirenler, rengarenk filtre özellikleriyle estetik görsellik yakalamaya çalışanlar, gif eklemeleriyle “yüzünde güller açtıranlar”, artırılmış gerçeklik efektleriyle kendisini mısır koçanına çevirenler… Anlık ve 24 saat sonra kaybolan bu hikayeler, 2010’ların ikinci yarısında sosyal medya kullanım alışkanlığımızın temel belirleyeni oldu. Sosyalleşme anlayışımız o anı yaşamak yerine “o anı o anda anlatmak” eylemine evrildi ve denilebilir ki

Domenico Starnone’nin Bağlar Romanı Hakkında Domenico Starnone’nin Türkçeye Bağlar adıyla kazandırılan romanının[1] kapağında bir ayakkabı bağcığı var. Yılan gibi kıvrılan bir ayakkabı bağcığı, bir delikten çıkarak dolambaçlı yollar izliyor bu kapak illüstrasyonunda. Yuvarlak bir boşluktan çıkıp kıvrımlar çizdikten sonra, hem yarayı hem de bir yılanın çatallı dilini andıran bir çatlağa doğru uzanıyor bu bağcıklar. Romanın ilerleyen sayfalarında anlayacağımız üzere, Starnone’nin romanının temel meselesinin hem ayakkabı bağcıklarıyla hem de onlar aracılığıyla deşilip iyiden iyiye onulmaz hale gelen