İrem Helvacıoğlu

Sabahtan beri kırkyama örtüyü sabunlu soğuk suya batırıp batırıp çıkarıyorsun, şarap lekesi bir türlü çıkmıyor. Bu Kemal’in Karadeniz’in dalgaları gibi iniş çıkışları yok mu, insanın hakikaten dengesini bozuyor. Kemal tutkulu adam tabii; öfkesi de sevmesi de tutkulu. Masanın üstünden sana kontrolsüzce sarılırken, kulağına seninle bir ömür yaşamak istediğini fısıldarken, dirseği kadehe çarptığında şarabın örtüye dökülüşü hiç önemli değildi ki senin için. Sabah, belindeki gamzelerine bir öpücük kondurup giyinip gitmesi yok mu... Ne yapacaksın, salonun ortasında çıplak halde, dakikalarca masanın ...