İş Yerinde “Kadın Gibi” Giyinmek
Akademik pozisyonlar için iş görüşmesi teklifi aldığımı söylediğimde arkadaşlarımın ilk tepkisi tebrik etmek, ikinci tepkisi ise kıyafet tavsiyesi vermek olmuştu. Bunu kadınlara atfedilen kıyafet alışverişi tutkusu diye anlamayın kesinlikle. Tavsiyeler “ciddiye alınmak için nasıl giyinip kuşanmalısın” konusundaydı. “Hayal ettiğin meslek için giyin” diye bir klişe vardır. Profesyonel hayatımda kademe atlamaya başladıkça bunun kadınlar için ne kadar çetrefilli olduğunu da fark etmeye başladım.
Profesyonel kıyafet meslekten mesleğe göre değişir. Ben teorik parçacık fiziği çalışıyorum. Bizden beklenen resmi bir giyinme şekli olmasa da gayriresmi bir şekilde birçok beklenti var, özellikle de kadınlardan. Birçoğumuzun meslek hayatında lisedeki gibi bir müdürün kapıda durup kontrol ettiği kılık kıyafet kuralları yok. İş yeri kuralları daha üstü kapalı oluyor. Mesela birçok ofisin “makul giyinme” kuralları var. Kime, neye, hangi duruma göre makul? Birkaç sene evvel bir gazeteci, ABD’de kongre binasına omzu açık kıyafet giydiği için alınmadı. Kongrenin kadınlar için tek kuralı makul giyinmeleri ve o seneki başkan kadınların omuzlarını göstermesini makul bulmuyor. Belirtmeden geçmeyelim, aynı kurallar erkeklerden de gömlek ve kravat giymelerini bekliyor. Bu niye makul diye de tartışabiliriz. Benim odaklandığım konu iş yerinde kadınlar için olan kuralların erkeklere göre belirsizliği ve bu belirsizlikten çıkan haksızlıklar. Erkek için ‘profesyonel kıyafet’ denildiğinde birçok kişi ve kültür aynı şeyi düşünüyor: gömlek, kravat, ceket, pantolon. Fakat kadın için bu ne? Etek-ceket ise eteğin boyu ne olacak? Pantolon ise pantolon dar olabilir mi? Gömlek ya da bluz bağrımızın birazını gösterse olur mu? Peki kolumuzun ne kadarını gösterebiliriz?
Bir kişinin ‘profesyonel’ olarak algılanmasını sağlayan kıyafet nedir, nasıldır? Bu soruya bulabildiğimiz cevaplar erkekler için gayet açıkken kadınlar için olay aynı değil. Kadın iş kıyafetleri konusundaki seçeneklerin ve belirsizliklerin çokluğu, iş hayatına girmemizin yakın zamana kadar yasaklanmış olması ve girdiğimizde bile o dünyanın bir parçası olarak görülmemiş olmamız bence. Profesyonellikten önce kadınlara atfettiğimiz birçok sıfat var, ve kadınlar olarak kıyafetimizle önce kendimizi bunlardan ayırmaya çalışıyoruz. Bunun en aşağı noktası, giyinme şeklimizi değiştirerek karşımızdakine kadın olduğumuzu unutturmaya çalışmak.
Doktora yapmak için ABD’ye gelirken geride bırakmayı umduğum şeylerden biri de giydiklerim hakkında ‘elalem ne der?’ kaygısıydı. ABD’de beni neredeyse kimse tanımayacak ve de Batılı bir ülke olarak kimse kimsenin ne giydiğine aldırış etmeyecekti aklımca. Fizik bölümünde çalışmaya başladığımda bu düşüncelerin ne kadar da naif olduğunu fark ettim. Tabii ki her yerde olduğu gibi burada da kadınlar nasıl giyindikleri konusunda damgalanıyor. Bunun en açık örneğini doktoramın üçüncü senesinde katıldığım çok prestijli bir parçacık fiziği yaz okulunda gördüm. Bir gün sınıfta olan kadınlardan biri kırmızı bir bluz giymişti ve en ön sırada oturuyordu. Dersten sonra birkaç erkek öğrencinin konuşmasına kulak misafiri oldum. Kırmızı bluzlu kadın dikkatlerini dağıttığı için derse odaklanamadıklarını söylüyorlardı. Bu görüşlerine ses çıkarmam ile daha büyük bir tartışmaya başladık: Kadınların hangi tür kıyafetleri giymesi uygun, hangileri uygunsuz? İlginç olan bir konu, bu uygunluk tartışılırken odak noktası hep erkeklerin o kıyafetler hakkında ne hissedeceği idi. Mesela göğüs arasını gösteren dekolte giymek uygun değil çünkü o dekolte insanlara (erkeklere) seksiliğinizi düşündürtür. Aynı şekilde kısa etek, omuzları açık bluzlar, kırmızı renk… (Kırmızı renge o kadar takıldım ki her konuşmada kırmızı bir şey giyeceğime ve buna rağmen akademide iş bulacağıma söz vermiştim bu olaydan sonra.) Hepsi erkeklere kadın olduğumuzu, özelliklede cinsel olarak erkeklerin dikkatlerini çekebilecek kişiler olduğumuzu hatırlatıyor.
Şöyle ya da böyle var olduğunu bildiğimiz kadın kıyafeti kuralları hep erkeklerin bizi nasıl gördüğü ve bu görüşü değiştirmek/kontrol etmek üzerine. Daha çok ABD’de bilim alanlarında fark ettiğim önyargılardan biri dış görünüşüne dikkat eden kişilerin bilim yapabilecek kadar zeki olmadığı. Bu önyargı bir derece erkekler için de var olsa da orantısız bir şekilde kadınları etkiliyor. ABD’ye taşındıktan sonra üniversitedeki ofisine giderken elbise giymeyi ve makyaj yapmayı bırakan arkadaşlarım var. Bana da en çok verilen tavsiye buydu: İş görüşmelerine giderken kesinlikle elbise giyme, oje veya ruj sürme. Yoksa ciddiye alınmazsın. Belki gençliğimden dolayı farkında olmadığımdan, belki de kültür farkından dolayı bu tarz görüşler ile Türkiye akademisinde çok karşılaşmadım. Ünlü astrofizikçi Meg Urry de aslında fark etmiş bu konudaki kültür farklarını. Uluslararası bir projede çalışırken Urry’nin dikkatini çeken şey İtalyan ve Fransız kadınların kısa etek ve file çoraplar ile işe gelmesiymiş. Urry, bunu o ülkelerdeki erkeklerin kadınların giyimleri ile zekalarını ayırt edebilmelerine bağlıyor. Yani Urry de aslında kadın iş kıyafeti kurallarının erkek odaklı olduğunu düşünüyor. (Söylemeden geçmeyelim: Kadınsı vasıfları saklamanın zıttı bir beklenti ise Japonya’dan geldi. İş ve Sağlık Bakanı kadınların iş yerinde topuklu ayakkabı giymesi gerektiğini söyledi ve buna kadınlardan büyük tepki geldi.)
Kadınlara iş kıyafeti için verilen tavsiyeler, bizlere iş hayatında başarılı olmak için verilen tavsiyeler ile özünde aynı: Elinden geldiğince erkeklere benzemeye çalış. (Kadınlara seslerini derinleştirmelerini tavsiye eden bir insan bile biliyorum.) Kadınsı kıvrımlarını sakla. Erkeklerin seni cinsel bir obje olarak görmesini engelle. Bunun kaynağı, erkeklerin kadınlar hakkındaki düşüncelerini değiştirmemesi ve bu sorumluluğun kadınlara yüklenmesi. Başka bir şey değil.
Kapak Görseli: flickr (Costume Designs for the “Triadic Ballet,” 1926)