De Certeau ve Günlük Hayat

Günlük hayatın ne olduğunu sorduğumuzda aklımızda bir isimden çok bir fiil dizisi canlanır. Öncelikle günü düşünürüz ama aynı zamanda gün içinde yaptığımız şeyleri düşünmekten alıkoyamayız kendimizi. Sanki bir şey bizi günü soyutlamaksızın, tüm somutluğunda düşünmeye iter. Her ne kadar kimileri günü düzenli (rutin çalışma) kimileri ise düzensiz yaşasa da (aylaklık etme), herkes şu ya da bu şekilde, az ya da çok bir şeyler yapar yaşamak için. Bu anlamda günlük hayat bir tür pratikler bütünü olarak düşünülebilir. Günlük bazda yapılıp edilendir günlük hayat.

Fakat günlük hayatta yapılıp edilenler de doğal olarak yapılıp ediliyor değil. Aksine tarihe bakış attığımızda, tarih boyunca günlük hayatı tanımlayan ya da günlük hayatın içerdiği pratiklerin değişiklik arz ettiğini görürüz. Bu da belli pratiklerin var olmasını sağlayan düzeneklerin günlük hayatın bir parçası olup olmamasıyla ilgilidir tabii. Örneğin on altıncı yüzyıldan önce, kapitalizmin henüz ortaya çıkmamış, oluşmamış olmasından ötürü ücretli emeğin var olmadığını söyleyebiliriz, en azından bugün anladığımız hâliyle. Ya da kilise kurumu var olmadan evvel (en detaylı ve derinlemesine analizi Michel Foucault tarafından[1] yapılmış olan) itiraf kültürünün ya da papazlık mesleğinin var olmadığını söylemek mümkün, en azından kurumsallaşmış şekilde, kurumsal bir bağlamda.

Ama tabii ki günlük hayatı kuşatan pratikler dizisi yalnızca çeşitlilik arz etmiyor, ayrıca her zaman için koşullayıcı bir tarafları var. Yani günlük hayatı tanımlayan pratikler, bir yandan da içine doğduğumuz, içinde yoğurulduğumuz, bizim yapıp etme, dolayısıyla var olma şeklimizi belirleyen ya da daha doğrudan bir ifadeyle, şartlayan şeyler. Tam da bu anlamda günlük hayat, bir sistem olarak düşünülebilir. Bir kuvvet sahası ya da ihtisas alanı olarak da hayal edilebilir. Onu var eden faillerin eylemliliklerini yöneten, yönlendiren bir düzenek olarak yani.

Michel de Certeau’nün günlük hayattan anladığı şey, tam da bu tip bir şey: Her zaman için belli kuvvetlerin devrede olduğu, oluşum, gelişim ve yayılım gösterdiği, hiçbir zaman tam manasıyla saf olmayan, daimi olarak kiplenen, düzenlenen ve yeniden düzenlenen bir deneyim alanı. Ama tabii ki bu, zaman-mekânsal bir göreliliğe işaret etmiyor sadece. Yani söz konusu olan, basitçe, günlük hayatın onu üst tanımlayan zaman-mekâna (tarihsel an ve coğrafi mekân) boğumluluğu değil. Kuşkusuz ki özel mutfaklar, dini inançlar, konuşma şekilleri ve dahası, zaman-mekânsal olarak değişiklik gösteren ve günlük hayatın merkezinde olan pratikler ama kendi başlarına da basit farklılıkların ya da benzerliklerin ifadesinden fazlası değiller. de Certeau, günlük hayatı bu basit farklılıkların ve benzerliklerin ötesinde düşünmeyi öneren ve salık veren bir düşünür, bir sosyolog. Ona göre günlük hayat, sonsuzca çeşitlenen bir pratikler dizisinin ifadesi olmanın yanı sıra, daha doğrusu bunun ötesinde, bir savaş meydanı. Günlük hayatı aynı oranda tanımlayan iki uç ya da karşıt veçhenin bir sentezi, ayrım ve birleşim yeri diyelim.

de Certeau’ye göre günlük hayat, iki tip eyleme şeklinin etkisi altında biçimlenen bir şey: stratejiler ve taktikler. Bu ayrımın üzerinden düşünüldüğünde, günlük hayatta deneyimlediğimiz her şey, belli oranda birine ya da ötekine ait, dahil. Bu eyleme şekillerinin ilki resmi, ikincisi ise gayriresmî ama hiçbir zaman birbirinden kopuk da değil ikisi. Biri diğerini doğuruyor, diğeri ise ötekine mahal veriyor; diyalektik olmayan bir düzen içerisinde, sürekli birbirini oluşturan, günlük hayat içerisindeki iki ilişkisel eylemlilik hattı olarak.

Strateji, de Certeau’nün tanımlamasıyla bir irade ya da iktidar öznesi “çevre”den ayrıldığında, izole edildiğinde baş gösteriyor.[2] Dolayısıyla, “dışarı”yı ancak “içeri”yle ilişkisinde söz konusu eden ve tanıyan bir eyleme şeklini ve bu şekli mümkün kılan bir düzeneği tanımlıyor strateji. O hâlde özel bir anlamı var de Certeau için. Öyle bir anlam ki bugün bizi kuşatan pek çok pratiğin bu eyleme şekliyle damgalı olduğunu görebiliyoruz. Karşı tarafı ancak aynı “oyun”u oynuyorsa tanıyan, yoksa yok sayan bir eyleme şekli strateji, bu anlamda rekabetçilik, hasımlık tamamen stratejik varoluş modları (çoğu spor ve tabii ki savaş buna bir örnek). Ama aynı zamanda “müşteri”ye sahip olma, “hedef kitle”ye hitap etme ve “araştırma nesneleri”ne göz atma da tamamen stratejik faaliyetler; zira belirli bir amaçla ve çerçevede gerçekleştirilen eylemlilikleri imliyorlar. Bu açıdan strateji, her zaman için kurallı bir şey, kuralları değişse de kurallılığı değişmiyor; eylemliliği bir iç-dış mantığına göre şekillendiriyor ve bu şekillendirme aracılığıyla, içinde pratik edildiği ve kurguladığı yapı her neyse (şirket, devlet vesaire) onun “düzen”ini sağlıyor. (Stratejik eylemliliğe bugünün perspektifinden verebileceğimiz örnek ise girişimcilik olabilir pek tabii.)

Taktik, diğer taraftan stratejiden kaçan bir eylemlilik şeklinin ifadesi. Stratejik olmayan bir eylemliliğe mahal veriyor taktik. Bu anlamda da eylemlilik düzeyinde bir kaçış çizgisi üretiyor diyebiliriz, Deleuzecü bir ifadeyle. Ama tabii ki tekrarlarsak, taktik stratejiden tastamam kopuk bir eylemliliğin ifadesi de değil. Stratejiden kaçıyor ama onunla ilişkili hâlâ, “ondan” kaçtığı oranda. de Certeau’ye göre taktik, stratejinin iç-dış ikiliğini tersine çeviriyor ve herhangi bir içeriyi tanımıyor; dışa açılıyor. Bu nedenle ki de Certeau taktiğin “öteki” figürüyle ilişkili olduğunu söylüyor.[3] Strateji ne kadar hesaplı, fırsatçı, genişlemeci ve güvenlik merkezliyse, taktik her bir kalem ya da maddede tam tersi. Tam da bu sebeple de Certeau taktiğin mekândan çok zamana dayalı bir eylemliliği ifadelendirdiğini düşünüyor. Strateji bir mekânın içindeki zamanı yöneten bir eylemlilikti, örneğin memuriyetin her zaman için belirli bir yerde yapılmasında olduğu gibi (büro, ofis, salon vesaire). Taktiğin ise bir mekânı olmayacaktı, o daha ziyade “doğru zaman”ı kollayan ve öngörülmemiş mekânlar üretme ve tüketme kapasitesine sahip, yersizyurtsuz bir eylemlilik şekli olacaktı, yine Deleuzecü bir ifadeyi ödünç alacak ve kullanacak olursak. Bu anlamda taktik, hiçbir zaman stratejiden kopuk değildir çünkü ona direnç gösterir. de Certeau’nün örnekleri çeşitlidir ama daha çok dil bağlamındadır: dili beklenmedik, alışılmadık, direkt değil dolaylı yörüngelere sokan otistik çocuklar, içinde bulundukları eve türlü iz bırakan kiracılar, sömürgecilerin ritüellerini kendi amaçları doğrultusunda dönüştüren yerliler…[4] Bütün bunlar de Certeau’ye göre, stratejiler içinde gerçekleşen taktiklerdir; “ayrılmadan kaçma”ya yararlar. İşte tam da bu anlamda taktik, stratejik değil, ama stratejidendir; onu yeni bir “kullanım”a açar. Stratejik ve pragmatik olmayan, taktik bir kullanım.

Öyleyse de Certeaucü anlamda günlük hayatın iki tipte eylemliliğin tekelinde olduğunu söyleyebiliriz. İlki günlük hayatın rastgeleliğini ve düzensizliğini zapt etmeye çalışan stratejik eylemliliktir. İkincisi ise günlük hayatın boyunduruk altına alınmış akışını, öngörülebilir gidişatını değişikliğe uğratan, günlük hayatı yeni bir deneyim sahasına açan taktik eylemliliktir. Bu eylemlilikler birbiriyle ilişkili olmayı kesmez de Certeau’de. Öyle ki birbirlerinden ayırt edilemeyecekleri anlar gelebilir, örneğin geç kapitalizm ya da postmodernizm bağlamında, özellikle 90’lardan sonra “marjinallik” denen şeyin artık azınlığın değil çoğunluğun tekeline girmesi, reklamlaşması ve yeni, taktiksel değil stratejik bir anlam edinmesinde olduğu gibi.[5] Dolayısıyla günlük hayatı salt dikotomiler ve banal karşıtlıklar içinde değil, döngüsel biçimde, dönüşümlü bir tarzda düşünmektir de Certeau’nün yaptığı. Bu perspektiften bakıldığında, günlük hayat her zaman birden çok kanal aracılığıyla deneyimlenen bir çokluk sahasıdır. Strateji de taktik de ona aittir; onu kurar. Ve kendisinden ayırt edilemez olan eylemlilikleri sonsuza dek çeşitler, bir güç alanı olarak iş görür. Stratejiyi taktiğe, taktiği stratejiye doğru çeken, kurulumların ve kopuşların aynı anda gerçekleştiği bir atmosfer ya da manyetik alan olarak günlük hayat.


[1] Michel Foucault, Hermenötiğin Kökeni, çev. Şule Çiltaş Solmaz (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2017).
[2] Michel de Certeau, The Practice of Everyday Life, çev. Steven Rendall (California: University of California Press, 2011).
[3] Michel de Certeau, age.
[4] Michel de Certeau, age.
[5] Michel de Certeau, age.

Kapak Görseli: R. B. Kitaj “The Psychopathology of Everyday Life” 2004

İstanbul Bilgi Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema lisans programından mezun. Aynı üniversitede Felsefe ve Toplumsal Düşünce yüksek lisans programını tamamladı. Manifold’un editörlerinden ve iştirakçilerinden biri.

Yoruma yanıt