Dali ve Schiaparelli

Dali ve Schiaparelli Işığında: Moda ve Sanat

Konu moda olunca insanların çoğunlukla ikiye ayrıldığını görüyoruz: tutkuyla takip edenler ve bu alanı bütünüyle anlamadığını iddia edenler. Öyle ki tarafların birbirlerine karşı birtakım ön yargıları söz konusu. Kimileri modayı ana akım medyada gördüğümüz tatsız “moda” programları ile eşleştirerek bütünüyle boş ve anlamsız bulabilirken, kimileri de defilelerde gördüğü ve abartılı bulduğu görünümlere anlam yüklemekte zorlandığı için modanın yalnızca belli bir insan grubunun ilgi ve beğenisine hitap ettiğini düşünüyor. Oysa “Devil Wears Prada” filminden ikonik “Miranda Priestly” monoloğunu hatırlarsak, kendimizi dışında tutuğumuzu sandığımızda bile milyonlarca dolar ve sayısız iş imkanına olanak tanıyan bir endüstri bizim için bazı tercihleri çoktan yapmış oluyor. Üstelik bu tercihlerin çoğunun çıkış noktası sanattan besleniyor. Yani moda ve sanat ilişkisi, bu ilişkinin yaşamlarımızdaki yeri sandığımızdan çok daha derin. 

Kubizmin Coco Chanel tarafından tasarlanan “küçük siyah elbise”ye, fütürizmin “tulum” tasarımına ilham verişinden de anlayabileceğimiz gibi moda, yıllar boyunca dönemin sanat akımlarıyla etkileşim içerisinde kendini yeniliyor. Sanatçılar ve modacılar ortak bir entelektüel çevrenin bileşenleri olarak birbirlerinden ilham almayı sürdürüyorlar. Moda ve sanat iş birlikleri içerisinde en etkileyici olanlarından biri ise şüphesiz sürrealist sanatçı Salvador Dali ve İtalyan tasarımcı Elsa Schiaparelli’ninki. Moda tasarımının kendisi için bir meslek değil, yalnızca farklı bir sanatsal ifade aracı olduğunda ısrar eden, hiç dikiş yapmayan ve çok nadiren eskiz çizen Schiaparelli[1], başlı başına modanın görsel sanat dünyasının kaçınılmaz bir parçası olduğunun göstergesi.

Elsa Schiaparelli & Salvador Dalí, ca. 1949. Image rights of Salvador Dalí reserved. Fundacio Gala-Salvador Dalí, Figueres, 2017.

Schiaparelli’nin ticari tasarım dünyasında hemen başarı elde eden ilk deneyimi ikonik trompe l’oeil fiyonk kazağı, Fransız Vogue tarafından “sanatsal bir başyapıt” olarak nitelendiriliyor. Çünkü bu kazaklar hem şekil hem de kullanılan özel örgü biçimiyle bir göz yanıltması yaratarak herhangi bir desenli kazak olmaktan bütünüyle ayrılıyor. Schiaparelli, sanat dünyasının bir parçası olarak etkileyici bir arkadaş çevresine sahip: Marcel Duchamp, Francis Picabia, Alfred Stieglitz ve Man Ray gibi isimler onun adres defterindekilerden yalnızca bazıları. Ancak Salvador Dali olan ilişkisinin bugün dahi bu denli anılmasının nedeni; ikilinin 20. yüzyıldaki moda ve sanat gidişatında ciddi bir değişiklik yapmış olmaları. Onların bu projelerinin yansımalarını, 80 yıl sonra hâlâ Jeff Koons ile iş birliğine giden Louis Vuitton’da ve Andy Warhol Vakfı’yla çalışan Calvin Klein’da görebiliyoruz.[2]

İlk kez 1935 yılında birlikte çalışmaya başlayan ikilinin birlikte ortaya çıkardıkları ikonik tasarımlardan ilki ve en çok bilinenleri arasında, etek kısmında Dali tarafından elle boyana bir ıstakoz ve bir maydanoz filizinin bulunduğu “ıstakoz elbise” yer alıyor.

Woman’s Dinner Dress. Philadelphia Museum of Art, Gift of Mme Elsa Schiaparelli, 1969.

Dali’nin “çekmeceler” saplantısına ışık tutan kadın bedeninin bir komodine benzer biçimde resmedildiği The Anthropomorphic Cabinet (1936) eseri ise Schiaparelli tarafından cepleri şifonyeri anımsatan bir etek takım şeklinde yorumlanıyor. Yine Dali’nin bir kadının göğüs kafesi ve kalça kemiklerini vurgulayan çiziminden yola çıkan Skeleton Dress ise o denli ikonik ki bu tasarıma göz kırpan ve bu kez six-pack’lerin vurgulandığı bir tasarımı Schiaparelli’nin ilkbahar-yaz 2021 koleksiyonunda tekrar görüyoruz.

Evening Dress (Skeleton Dress), 1938. Collection of the Salvador Dalí. Fundacio Gala-Salvador Dalí, Artists Rights Society (ARS), New York 2017. Courtesy of © Schiaparelli archives.

Bir diğer hatırlamaya değer tasarım “ayakkabı-şapka” ise ilhamını Dali’nin kafasında ve omzunda ayakkabıyla eşi Gala’ya poz verdiği fotoğraftan alıyor.[3]

Shoe Hat, Elsa Schiaparelli in collaboration with Salvador Dalí, Palais Galliera, musée de la Mode de la Ville de Paris, 1937-1938.

Özetle, ikilinin tüm bu etkileyici tasarımlarının ve yarattıkları moda-sanat iş birliğinin günümüzde dev markalara çalışma biçimlerinden güncel tasarımlarına dek pek çok konuda ilham verdiği açık. Bu noktada ilginç olan, günümüzde moda ve sanat iş birliklerinin bir kısmının Dali ve Schiaparelli’de gördüğümüz biçimde yaratıcı olmayışı. Örneğin Louis Vuitton ve Jeff Koons iş birliğinde yeni bir yaratımdan çok sanatçılara ait ünlü eserlere çantalar üzerinde referans verildiğini görüyoruz. Simone Rocha’nın H&M için hazırladığı koleksiyon ise sunum kısmına Faye Wei Wei’i dahil ederek ilgi çekici bir atmosfer yakalasa da bu yaratıcı ilişkiyi tasarımların kendisinde göremiyoruz. Bu da aklımıza şu soruyu getiriyor: “Her ikisi de yaratıcı ve eleştirel olan Dali ve Schiaparelli, günümüz moda-sanat iş birliklerine şahit olsalardı yorumları ne olurdu?”


[1] Modanın Tüm Öyküsü, Genel Editör: Marnie Fogg, Hayalperest Yayınevi
[2] Dalí and Schiaparelli Invented the Art-Fashion Collaboration, Vogue, Steff Yotka
[3] Fashion Designer Elsa Schiaparelli Made Dalí’s Art Wearable, Artsy, Abigail Cain

Kapak Görseli: Salvador Dalí, Three Young Surrealist Women Holding in their Arms the Skins of an Orchestra, 1936. Worldwide rights © Salvador Dalí. Fundacio Gala-Salvador Dalí (Artists Rights Society), 2017 / In the USA © Salvador Dalí Museum, Inc. St. Petersburg, FL 2017.

Hukuk fakültesi mezunu. İki yıl süreyle bir hukuk bürosunda avukatlık yaptıktan sonra hukuka freelance olarak devam etme kararı aldı. theMagger’da yazar. Tiyatro ve sanat tarihi ilgileniyor. Psikoloji ve iyi yaşam konularında yazılar yazıyor.

Yoruma yanıt